Translate

28 Temmuz 2015 Salı

Türkiye Yunanistan İlişkileri








"Yakın Tarih bildiğiniz gibi değil, size anlatıldığı gibi değil" diyerek "20 Dolar 20 Kilo: 1964 Rum sürgünüyle yüzleşme!" adı altında 4 Mart 2014'te Tütün Deposu'nda bir açılış yapılmıştı. 

Projenin koordinatörü Salih Erturan : video
Haber şu şekilde verildi:

Bundan tam 50 yıl önce Kıbrıs sorunu bahane gösterilerek ve basının kara propagandası altında 12 bin Rum vatandaşı İstanbul'dan zorla sürgün edildiler. Çok kısa bir sürede sınırdışı edilirken, yanlarında sadece 20 dolar para ve 20 kilo eşya almalarına izin verildi.

Babil Derneği (Bağımsız Araştırma, Bilgi ve İletişim Derneği) Türkiye'de aslında pek de bilinmeyen 1964 Rum Sürgünü'nü '20 dolar 20 kilo' projesiyle tartışmaya açtı. Projeyle aynı ismi taşıyan sergi; sürgün mağdurlarıyla İstanbul, Atina ve Gökçeada'da (İmroz) gerçekleştirilen görüşmeler ve 1 yıllık çalışmanın sonunda  Tütün Deposu'nda izleyiciyle buluştu. Sürgün ve terk etme kavramları etrafında sizi adeta bir gümrük salonunda beklemeye ve düşünmeye davet eden '20 kilo 20 dolar' sergisi 1 ay boyunca ziyarete açık kaldı, daha sonra Ankara ve Atina'ya gitti..... haber linki:






* Ama gerçek, öyle dedikleri gibi değildi





Geçtiğimiz günlerde Babil Derneği (Bağımsız Araştırma Bilgi ve İletişim Derneği) tarafından, Tophane Lüleci Hendek Caddesi'ndeki eski Tütün Deposu'nda, 1964'te Türkiye'de yaşayan Yunanistan vatandaşlarının toplu olarak sınır dışı edilmelerinin 50.yılı vesilesi ile düzenlenen sergi birçok medya organında "Bilinmeyen Sürgün" ya da "1964 sürgününün gizli yönleri" başlıkları altında yayınlandı.


15 Mart'ta da bahsi geçen sergi mahallinde "İstanbul'un Son Sürgünleri" başlıklı, Rıdvan Akar, Cengiz Aktar, Ceren Sözeri, İlay Örs, Samim Akgönül, "sürgün mağduru" Dionysinos Angelopoulos ve Eirini Fragkou ile İstanbullu Rumların Evrensel Federasyonu temsilen Mihail Mavropoulos'un konuşmacı olarak katıldığı bir panel düzenlendi....


Babil Derneği yetkililerine göre: "Yakın tarih bildiğiniz gibi değil, size anlatıldığı gibi değil" dir...Babil Derneği; 1964'te Türkiye'de yaşayan Yunanistan vatandaşlarının toplu olarak sınır dışı edilmesini bir "Techir" olarak kabul etmektedir ve önümüzdeki Ekim ayında (2014) Bilgi Üniversitesi'nde bu konuda ayrıca uluslararası bir konferans da tertipleyeceklerdir. 




"1964 Sürgünleri: Türkiye Toplumunun Tek Tipleştirilmesinde Son Dönemeç" adlı uluslararası konferansa ev sahipliği yaptı. 31 Ekim- 1 Kasım tarihleri arasında konferansta, İstanbullu Rumların 20'nci yüzyılda maruz kaldıkları en büyük kitlesel göçe neden olan 1964 kararı ve sonuçları değerlendirildi. Konferansa sürgünü yaşayanlar da katıldı. Konferans, "20 Dolar 20 Kilo" adlı serginin açılışıyla sona erdi. " Basın Kasım 2014




Geçtiğimiz yüzyılda dünyanın birçok yerinde maalesef trajediler yaşanmış ama bu trajedileri yaşayanlar ile yaşatanlar bir noktada barışmaya çalışmıştır. Bu konuda Nazilerin Yahudilere yaptıkları ya da Amerikan'nın Japonya'ya attığı atom bombalarını (ki Japonya teslim olduktan sonra atılmıştır-SB) ve daha birçok örnekleme yapmak mümkün...


Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye'de yaşanan "Varlık Vergisi" ile "6-7 Eylül Olayları" da bu bağlamda gerçek birer trajedidir. 1942'deki "Varlık Vergisi" TBMM'de kabul edilmiş, kanunla salınmış bir vergidir ve iç kamuoyu ile uluslararası platformlardaki tepkilerin neticesinde kaldırılmış, ancak yürürlükte kaldığı sürede yaşananlardan ötürü ardında binlerce mağdur bırakmıştır.


1955'teki "6-7 Eylül" olaylarının boyutu ise ancak devletin bazı katmanlarının organizasyonu ile oluşabilecek mahiyettedir ve bu hadise de ardında binlerce mağdur bırakmış, hatta bu olayların ardından küserek Türkiye'den göç eden bir dalga da yaratmıştır.


Bu her iki olay da Türkiye'nin ayıbıdır ve tabi ki bunların yaşanmaması gerekirdi. Göz ardı edilmemesi gereken ise bu her iki trajedinin de Türkiye tarafından kabul edilmiş ve mağdurlarına özür ile tazminatların ödenmiş olduğudur.


Son yıllarda Varlık Vergisi ile 6-7 Eylül hadiselerinin yanı sıra başka iki husus kullanılarak Türkiye hakkında gerçek dışı iddialar ortaya atılmaya başlandı. Bunlardan biri 1923/24 Mübadelesi ve diğeri de 1964 sürgünleridir.


Nüfus Mübadelesi; Lozan Anlaşması'nın ardından Lozan'da taraf olan ülkelerin ve Türkiye ve Yunanistan'ın da karşılıklı anlaşmalar çerçevesinde kabul  ve birlikte uyguladıkları bir nüfus değiş tokuşudur ve BM'nin oluşturduğu "Mübadele-i Ahali Komisyonu" tarafından organize edilerek uygulanmıştır.


Mübadele kapsamında Yunanistan'da yaşayan Türk asıllı Yunanistan vatandaşları ile Türkiye'de yaşayan Rum asıllı Türk vatandaşlarının değiş tokuşu sağlandı. Batı Tarkya'da yaşayan Türkler ile İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada'da yaşayan Rumlar bu mübadeleden muaf tutuldular. Bu göç vesilesiyle mağdur olanların sayısı çok fazladır ama oluşan mağduriyetlerde tek başına Türkiye suçlanamz ve bu bağlamda Mübadeleyi Türkiye'nin yarattığı bir trajedi olarak kabul ve lanse etmek ise tam anlamıyla bir haksızlıktır. Çünkü ahali değiş tokuşunu gerçekleştirmek üzere kurulan uluslararası komisyonda ; Türkiye ve Yunanistan taraflarını temsilen dörder kişi ile BM tarafından (1.Dünya Savaşı'na katılmamış ülkelerden) seçilen üç kişi görevlendirilmiş ve adına kısaca "Karma Komisyon" denilmiştir.


Karma Komisyon görevini 8 Ekim 1923'ten , 21 Haziran 1924'e kadar Atina'da daha sonra ise İstanbul'da sürdürmüş, mübadelenin tamamlanması üzerine de BM tarafından feshedilmiştir.


Yazımızın ana konusu 1964'te alınan bir kararla Rumların, Türkiye'den  gönderilmeleridir. Nasıl ki Lozan'dan sonra ahali değiş tokuşu, uluslararası anlaşmalar çerçevesinde gerçekleştirilmiş ise 1964'te de aynı şekilde ve uluslararası anlaşmalar çerçevesinde, Türkiye'de yaşayan Yunanistan vatandaşları, 1930 yılında Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan "İkamet Ticaret ve Seyrisefanin Anlaşması"'nın iptal edilmesi üzerine sınır dışı edildiler.


Tabi ki 1964'te de çok sayıda mağduriyet oluştu , ama bu olayı tam bir perspektif ile irdelemeden sadece 16 Mart 1964'te başlayan sınır dışı işlemini ele alarak Türkiye'yi suçlamak ve bunun adına "zorunlu göç" ya da "sürgün" demek haksızlıktır. 1964 ile ilgili hakikati iki cümle ile özetlemek mümkündür:




Türkiye 1964'te kendi vatandaşları olan Rumları sınır dışı etmedi!
Türkiye 1964'te Yunanistan vatandaşlarını sınır dışı etti!



Sürgün tanımlaması, bir ülke kendi vatandaşlarını hudut dışı etmişse kullanılabilir. Her ülkenin toprakları üzerinde yaşayan kendi vatandaşı olmayan kişiler için ikamet izni vermemek, yenilememek ve gerektiğinde sınır dışı etme hakkı uluslararası kurallar gereği vardır.


Burada şu gerçeği de göz ardı etmemek gerekiyor. Tabii ki 1964'te TC vatandaşı olduğu halde mecburen gidenler de oldu. 1930'dan itibaren Yunanistan vatandaşları ile Rum asıllı Türk vatandaşları arasında evlililk yolu ile aile bağları oluşmuş durumdaydı ve bu tür ailelerin bireylerinden olup zaruri olarak Türkiye'den ayrılanlar da azımsanamaz.


Yazımızın devamında anlaşılacağı gibi; Türkiye ile Yunanistan arasında , Kıbrıs dolayısı ile bir "Savaş Hali" mevcuttu. Bu bağlamda hükümetin esas amacının etnik olarak sadece Yunanlı olanların sınır dışı edilmelerini amaçladığı görülmektedir.


(1993 ile 2007 yılları arasında Bulgar Ortodoks Kiliseleri Vakfı'nda yönetim kurulu üyeliğimiz oldu. Bu süreçte vakıf belgeleri arasında anladığımız üzere sınır dışı işleminin sadece etnik olarak Yunanlı olanlara yönelik olduğu anlaşılmaktadır.)


İstanbul'daki Bulgar Cemaati'nin mensuplarının büyük bölümü geçtiğimi asırda Yunanistan'daki Ege Makedonyası'ndan gelerek İstanbul'a yerleşmiş kişilerdir. Bunların bir kısmı Türkiye'ye yunan pasaportu ile gelmişler ve süreç için TC olmak için talepte bulunmamışlardır.


1964'te Türkiye'deki Yunan vatandaşlarının ikamet tezkereleri uzatılmayarak sınır dışı edildiklerinde bu kişiler, Bulgar Kilisesi'nden etnik açıdan Yunanlı olmadıklarını gösterir belgeler alarak ve bunları ilgili makamlara sunmak suretiyle sınır dışı edilmemişlerdir. Hatta Türkiye Cumhuriyeti daha sonra özel bir kararname çıakrtarak, Yunanistan vatandaşı olan Bulgar Cemaati mensuplarına kısa sürede Türk vatandaşlığı vermiştir.


1964'te Yunanistan ile Türkiye, Kıbrıs'tan ötürü savaşın eşiğindeydiler. Böyle bir ortamda Türkiye'nin Yunanistan vatandaşlarının ikamet tezkerelerini iptal ederek sınır dışı etmesine neden olan başka husular da var! Bunların en büyüğü Aralık 1963 sonunda Kıbrıs'ta, Rumlar tarafından tarihe "Kanlı Noel" olarak geçen trajik katliamdır.


20 Aralık'ta Kıbrıs'taki Türk köylerinde çok sayıda katliam yaşandı. "24 Aralık Noel Gecesi" Binbaşı Nihat İlhan'ın savunmasız ailesi ; eşi Mürüvvet, küçük evlatları Kutsi, Hakan ve Murat "Dini Bütün Hıristiyanlar" tarafından hunharca katledildiler!


Bir banyo küvetine sokularak katledilen bu insanların fotoğrafı Türkiye'de ve Dünya'da büyük infial yarattı. Bu olaydan sonra Kıbrıs'ta 103 köy boşaltıldı, toplamda 25 bin kişi gerçek anlamda kendi vatandaşı olduğu ülkeden "sürgün" oldu. Bu trajik olayın fotoğrafı ise yıllarca akıllardan çıkmadı ve Kıbrıs ile ilgili her olumsuzlukta medyada kullanıldı.


Bu arada 1964 başında bir başka gelişme de olmuş ve Beyoğlu'nda gizli faaliyet gösteren bir Yunan derneği ortaya çıkarılmıştı. Derneğin adı ; "Elliniki Enosis" yani "Helenik İlhak"tı. "Enosis" yani "İlhal" Kıbrıs'ın Yunanistan'a katılmasının simgesi söylemidir.


Kıbrıs Başpiskoposu olmadan önce İngiltere'nin Başpiskoposu olan ve Kıbrıs'a gittikten sonra katliamları tetikleyerek tarihe "Kanlı Papaz" olarak geçen "Makarios" da bu yöntemi daha önce kullanmış, İngiltere'de yaşayan Yunanlılardan zorla bağış adıyla haraç topladığı için ülkeden kovulmuştu.

Aynı yöntemin İstanbul'da da gerçekleştirildiği bu derneğin deşifre olmasıyla ortaya çıkınca ortam daha da gerildi. Savaşın eşiğine gelinmiş bir ortamda, Türkiye'de böyle bir adla gizli faaliyet gösteren ve kayıt dışı makbuzlarla Rum Cemati'nden bağış ya da haraç toplayan bir derneğin varlığı İsmet İnönü Hükümeti'ni harekete geçirdi. Derneğe yapılan baskında binlerce bağış sahibinin adı ortaya çıktı ki bunların büyük bir kısmı Türkiye'de 1930 Anlaşması'na istinaden ikamet eden ve TC vatandaşı olmayan Yunanlılardır.


13 Mart 1964'te ise ortam daha da gerildi! Kıbrıslı Rumlar muhasara altında tuttukları Türk köylerine insani yardım gönderilmesini engellemeye başladılar ve 10 Türk köyüne daha saldırdılar.


Bu olay artık bardağı taşıran son damla oldu ve Türkiye; "İkamet Ticaret ve Seyrisefanin Anlaşması"nı, 1930 yılında Türkiye adına imzalayan İsmet İnönü'nün bizzat verdiği bir önerge ile feshetti. Böylece Yunanistan  vatandaşı olanların sınır dışı edilme işlemleri başladı.


1964 Sürgünleri; Sürgün Değildiler.
Günün savaş şartları çerçevesinde kendi vatandaşı oldukları ülkeye sınır dışı edilen Yunanistan vatandaşlarıdır.






Bojidar Cipof
14 Mart 2014



ve

Kıbrıs'ta Son Durum:




Birleşik Kıbrıs Federasyonu!
"Kıbrıs'ta yürütülen müzakereler açısından en büyük sorun Türk tarafının karartma uygulaması ve hangi konuların görüşüldü bilgisinin paylaşılmamasıdır."




104 günde verilecek
Sülamaniye, Şirinköy, Madenliköy, Pile, Kapalı Maraş

6 Ayda verilecek
Taşköy, Düzce

1 Yılda verilecek
Bademliköy, Ömerli, Gaziler, Kırklar

2 Yılda verilecek
Günebakan, Yukarı Yeşilırmak, Gayretköy, Akdoğan, Türkmenköy, İncirli, Çayönü, Güvercinlik, Yukarıderinya

2,5 Yılda verilecek
Aşağıbostancı, Yukarıbostancı, Alayköy, Haspolat, Aşağımaraş, Aşağıderinya, Canbolat Mahallesi , Veyseller Mahallesi, Zafer Mahallesi, Lal Mustafa Paşa Mh., Anadolu Mh.

3 Yılda verilecek
Yedidalga, Gemikonağı, Yeşilyurt, Aydınköy, Güneşköy, Güzelyurt, Kuruçam, Akçay, Yuvacık, Kalkanlı, Zümrütköy, Mevlevi, Karpaşa, Şahinler, Çamlıbel, Serhatköy, Özhan, Gürpınar, Kılıçarlan, Kozan, Alemdağı, Yılmazköy, Şirinevler, AKçiçek, Türkeli, Paşaköy, Vadili, Pirhan, Döryol, Korkuteli

Rumların Yeni İsteği
İnönü, Turunçlu, Aslanköy

Özerk Rum Kantonu
Dipkarpaz, Yenierenköy, Yeşilköy, Sipahi, Adaçay

Türk Bölgesine %20 oranında Rum Yerleşecek


24 Temmuz 2015





Nikos Anastasiadis: 
"Türk askeri çekilmezse çözüm olmaz" 

"Türkiye Kıbrıs'ı Terk Et!"

Kıbrıslı Rumların çirkin paylaşımları



Kıbrıs Rum Yönetimi, Ermeniler'in 1915 olaylarına ilişkin iddialarının 100'üncü yıldönümü dolayısıyla adayı ziyaret eden Ermeni Meclis Başkanı Galust Sahakyan'a jest yaptı. Rum vekiller, Sahakyan'ın meclis ziyareti sırasında soykırım iddialarını reddedenleri cezalandıran yasa tasarısını oy birliğiyle onayladı.!




önceki haberler:





"Dışarıdan desteklenen bu akım evvela Anadolu'da yaşayan Hıristiyan tebaa üzerinde "Yunanlılaştırma" faaliyetleri olarak başladı....Yunan propagandasının örgütlenmesinde en önemli rolü şüphesiz Fener Rum Patrikhanesi oynamıştır. Rum okullarındaki öğretmenler ve papazlar yardımıyla, Anadolu'nun Ortodoks Mezhebi'nde olan Hıristiyan halkına "Helenizm" ruhu aşılandı. Bugün Yunancılığın temel doktirini olan Megali İdea'nın (Büyük İdeal-Büyük Ülkü) temel noktası Türk düşmanlığı üzerinedir ve ideanın şahikası bir gün İstanbul'un Konstantinopolis adıyla yine Yunanistan'ın başşehri olmasıdır." 

"Yunanistan 3 Şubat 1830'da tesadüfen şu anki coğrafyasında kurulmuş bir devlettir."



_____________________




Doğu'da ve Güneydoğu'da Ermeni ve Kürt, Güney'de ve Batı'da Yunan...
Dost diye kucak açtıkların etrafını kuşatıyor, içerideki işbirlikçilerle de altını oyuyor...
Gerçek diye sundukları yalanların Gerçeğini bilmezsen, yeniden 7 düvele karşı mücadele içinde bulursun kendini..
Tüm bu verilerle de, Bizi savaşa doğru ittiklerinin farkında bile değilsin...
SB







EK:
İngiliz temsilci Lord Curzon da mübadelenin zorunlu olması taraftandır. Bu görüşünü de mübadelenin bir an önce yapılmasındaki gerekliliğe bağlamaktadır. Mübadelenin gönüllü olması durumunda bunun aylar alabileceğinden endişe duymaktadır. 


Lord Curzon yaptığı konuşmada konumuz açısından önemli olabilecek rakamlar da vermektedir. Curzon’un verdiği bilgilere göre Küçük Asya’da 450.000 Rum kalmışken, Yunanistan’daki Türk nüfusu 450-480 bin kadardır. Curzon Türkiye’deki Rum nüfusunu hesaplarken İstanbul’daki Rumları bunun dışında tutmuştur. İstanbul’la ilgili verdiği rakam 1914 yılma ait 400 bin Rum nüfusudur. Fakat bu nüfus içinde Yunanistan’a göç eden önemli bir kesim vardır. Öte yandan Yunanistan’daki Türk nüfus içine Batı Trakya’daki 124.000 Türk dahil edilmiştir. 


Mübadelenin zorunlu olması fikrini destekleyen Curzon, İstanbul’daki Rumların bunun dışında tutulması gerektiğini söylemektedir. Çünkü Curzon’a göre “bu Rum nüfusun sınırdışı edilmesi, Türkiye’nin kendisi için de ekonomik ve endüstriyel bir kayıp olacaktır” . 

Curzon’un verdiği rakamlara İsmet Paşa itiraz etmiştir. Kendisi kesin bir rakam vermemekle birlikte 1914’te Osmanlı İmparatorluğu’nda hiç bir zaman 1.600.000 Rumun yaşamadığını belirtmekle yetinmiştir. Ayrıca İsmet Paşa’ya göre Yunanistan’daki Türk nüfusla ilgili rakam gerçeğin çok altındadır.


H.Cevahir Kayam
Lozan Barış Andlaşmasına Göre Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Konunu TBMM'de Görülmesi
link











_____________________


Efendiler ! 
Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin (Akdeniz Bölgesi’nin) ikmal yolları tıkanmıştır. 
Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir. 


Düşmanım düşmanlığından vazgeçinceye kadar ben de onun amansız düşmanıyım. 
Kemal Atatürk




____________________