Translate

10 Şubat 2014 Pazartesi

Yabancıya Toprak Satışında Sınır Tanımıyor





"Sahipsiz olan bir vatanın batması haktır
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır"

Mehmet Âkif Ersoy.


AKP Çıldırdı: Yabancıya Toprak Satışında Sınır Tanımıyor

AKP iktidarı 2003-2012 arasında dokuz yıl boyunca yabancılara yaklaşık 90 milyon metrekare toprak sattı. 98 bin taşınmazı yabancıların mülkiyetine geçirdi. Yabancı ülkelerin şirketlerine, 29 ya da 49 yıllığına 150 bin kilometrekarelik (Türkiye’nin yüzölçümünün yüzde 17’si kadar) maden alanını işletme hakkı tanıdı. 

AKP döneminde yabancılara satılan arsa ve arazilerin, 1923’den bu yana satılan arsa ve araziler toplamına oranı yüzde 80’i geçti. Aynı dönemde satılan kat mülkiyetli taşınmaz sayısının, toplam içindeki oranı ise yüzde 85’i aşmış bulunuyor.

Bugün ülke toprakları artık öyle büyük bir hızla elden çıkıyor ki en az 7 il ve 11 ilçede yüzde 10 sınırı aşılmış bulunuyor. 

Aralarında Ankara, Malatya ve Uşak’ında bulunduğu bu yerleşim yerlerinde satışlar –tabiî geçici olarak- durduruldu. Yabancılara 1 milyon metrekarenin üzerinde satışın yapıldığı il sayısı 15... Bu iller arasında Muğla, Antalya ve Ankara ilk üç sırayı alıyor. Diğer iller sırasıyla Hatay, İstanbul, İzmir, Mardin, Aydın, Kırşehir, Bursa, Konya, Adana, Nevşehir, Kayseri ve Kahramanmaraş.


Durum böyle iken, AKP iktidarı hız mı kesti? Nerede…, tersine çıldırdı, daha da artırdı ölçüsüzlüğünü: Yeni yasalar çıkararak, bu defa topraklarımızın yabancılara satılmasının önündeki bütün sınırları kaldırıyor. Bunun kanıtı, yabancılara gayrimenkul satışını da öngören, Tapu ve Kadastro kanunlarında değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısının, TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edilmiş olması…

Söz konusu tasarıya göre:

• Yabancıya mülk satışında karşılıklılık şartı kaldırılıyor. Dünyada isteyen herkese, karşılıklılık (mütekabiliyet) ilkesi aranmadan gayrimenkul satılabilecek.

• Yüzde 10 sınırı kaldırılıyor. Bu defa, yabancılara satılacak arazi miktarı ülke genelinde %10'u geçmeyecek. (Demek ki Türkiye’nin yüzölçümüne göre 78 bin km2 lik alan satılabilecek). Yürürlükteki uygulamada il ve ilçelerin yüzölçümünün en fazla yüzde 10’luk bölümü yabancılara satılabiliyordu. Son değişiklikle ilçelerin ve illerin tamamı, hatta bir bölgenin tamamı yabancıların tapulu malı olabilecek.

AKP iktidarı uzun dönemli, sinsi bir taktik uyguluyor: İstakoz haşlama taktiği!... Yabancıya satışta sınır; önce il imar planının binde 5’i idi, sonra yüzde 10’una çıkarıldı, bu yasa ile ise ülke genelinin yüzde 10’una çıkarılıyor.

• Tasarıda toprak satışı kişi başına 30 hektara yükseltiliyor, yani 300 dönüm veya 300.000 m2…

• Alınan arazinin işyeri ve mesken olarak kullanılması şartı kaldırılıyor. Böylece, tarım alanları da satış kapsamına alınmış oluyor.


AKP iktidarı durup dururken neden çıldırdı, neden böylesine akıl almaz bir yola başvuruyor yabancıyı ille toprak sahibi yapmakta? Neden yeni yasal hükümlere gerek duydu? Genel olarak yanıtım şudur: AKP ülkeyi yönetmenin kolay yolunu tercih etmiştir. Finansman açığını üretim yoluyla değil, kendinden öncekilerin biriktirdiği, muhafaza ettiği millî servetleri elden çıkararak kapamaya çalışıyor. Bir taraftan da, baştan beri kendine siyasal ve mâli destek sağlayan Batı’nın –Türkiye düşmanı- emperyalist odaklarının taleplerini yerine getirmiş oluyor. O güçler ki batmakta olan Osmanlılara da toprak sattırmıştı.

Hükümetin büyük bütçe açığı var. Dış açık var. Zamanı gelen dış borç taksitleri ve faiz ödemeleri var. AKP hükümetinin, Çirkin Batı’ya olan borçları ödeyebilmesi için 2012’de 120 milyar dolar bulması gerekiyor. Demek ki Hükümet toprak satışını 2,5 hektardan, çıldırmış gibi 30 hektara boşuna çıkarmıyor. Soruna çare olarak adam gibi üretim yapıp para kazanmak varken, ülkenin mevcut kaynaklarını satışa çıkarma yolunu tercih ediyor.

Aynı zihniyetle 2B yasasını çıkardı, demiryollarını özelleştirmeye hazırlanıyor, toprak satışını akıl almaz boyutlarda genişletiyor. Bu yollardan sağlayacağı para ile açığı kapatıp, 2012 yılını kurtaracak, ülkeyi yuvarlanmak üzere olduğu krizden kurtaracak. Peki sonrası? 

Zihniyetlerine uygun bir ifade ile yanıtlarsak, yarına Allah kerim!...

Özetle, kısa vadeli bir sonuç için, uzun vadede bir sürü sorun yaratacak araçlara başvuruyor AKP iktidarı… 

Biri de dediğim gibi yabancılara -aslında yabancı ülkelere-toprak satışı!...


Çoğumuz gözlem yapmaya üşeniriz, sorunları bütün yönleriyle irdelemeyiz. Yabancılara toprak satışı karşısında da davranışımız bu… Çok kayıtsız kalıyoruz. Milletçe olan bitenden habersiz, Vatanımıza büyük zararlar veren AKP gibi bir partiyi tekrar tekrar iktidara getiriyor, ülke topraklarının elden çıkmasına ve benzeri daha nice vebale ortak oluyoruz. 

Recep Tayyip hükümetinin yabancıya toprak satışını neredeyse sınırsız bir noktaya getirmesi karşısında, ne yazık ki vatansever güçler de çok pasif kalmıştır, bundan cesaretlenen AKP de bu politikasını günümüze kadar sürdürmüş ve sürdürmektedir. Muhalefet partileri, ne CHP ne MHP, sorunu ses getirecek şekilde ülke gündemine taşımıyor.

AKP’nin ata topraklarını satmasına arka çıkıp “Hükümet çaresiz…, ödenecek borçlar var, başka ne yapabilir” diyebilirsiniz. Bu doğru değil: Başka yollar var, gerekli dövizi elde etmenin başka birçok yolu var. On yıldır iktidarda bulunan bu hükümet ihtiyaç duyduğu dövizleri daha sağlam, büyük bir millete yakışır ve makbul yollardan da elde edebilirdi. Pek çok örnek verilebilir bu yollara… 

Dikkatle bakınca hepsinin ortak paydasının - toprak satmak gibi bir ilkellik olmayıp - çalışmak, ter dökmek, yeni bir değer yaratmak olduğunu görürüz.

Sen, değerli okur, şu satırları okurken bile, binlerce metre karelik en verimli topraklarımız el değiştirmekte, İngiliz’in, Alman’ın, Fransız’ın, Yunan’ın, İsrailli’nin … tapulu malı haline gelmektedir. Yabancı ülkelerin millî servetine katılmaktadır. 

O toprakları bir daha geri almak ise artık imkânsız gibidir; günün birinde alınmasına teşebbüs edilse, çok büyük mücadeleler, çok büyük özveriler yapmak gerekecektir.

Yabancıya gayrimenkul satışlarının sakıncaları bir değil, iki değildir; tahmin edildiğinden çok daha fazladır. Onları mutlaka bilmemiz, öğrenip çevremizi aydınlatmamız, sorumluları uyarmamız gerekir. Bu yakıcı konuyu da başka bir yazımda ele alacağım.


Prof. Dr. Cihan DURA, 1 Mayıs 2012

.................


"Bir millet herhangi bir şeye 
özgürlükten daha fazla değer veriyorsa, 
özgürlüğünü kaybedecektir. 
Kaderin cilvesine bakın ki değer verdiği şey, 
rahatlık ya da para ise onları da kaybedecektir."

Somerset Maugham


Evet, AKP hükümeti yabancıya toprak satışında para diyor, başka bir şey demiyor, gözü başka hiçbir şeyi görmüyor, ya da algılayamıyor veya umursamıyor. 

Oysa o kadar çok sakıncası var ki bu satışların!... Şu bir gerçektir ki Türkiye AKP iktidarında –bir demokrasi masalı uğrunda- çok şey kaybetti. Kazandırdıkları, sebep olduğu kayıpların yanında devede kulak kalır. Yabancıya gayrimenkul satışlarında da böyle… 

Bu uygulamanın sakıncaları çok ve hayli çeşitli... Söz konusu sakıncaları; aşağıda 10 başlık halinde ilgili yönetici ve sorumluların, yurttaşlarımın dikkatine bir kez daha özetle sunmayı görev addediyorum.

Ayrıntılar için önceki yazılarıma bakılabilir. 

1) Yabancılara toprak satışı, Anayasa’ya, yasalara aykırıdır. 

Yapılan her satışla bir toprak parçası yabancı bir ülkenin ulusal servetine katılmaktadır. Bir "Ülkede yabancının arazi ve emlak edinmesi salt mülkiyet sorunu gibi değerlendirilemez. 

Toprak, devletin vazgeçilmesi olanaksız temel unsuru, egemenlik ve bağımsızlığın simgesidir” (Anayasa Mahkemesi kararı). Bundan başka yabancıya toprak satışı Lozan’ın delinmesi anlamına geliyor. 

Dolayısıyla, Türkiye topraklarının yabancı ülkelere satılması demokrasi ve hukuk devleti için bir tehdittir, ülkemizin güvenliği ve geleceği açısından büyük bir tehlikedir. 

Toprak bir millet için devlet olmanın temel şartıdır. Toprağı satmak devleti satmaktır. Toprağından vazgeçmek, devletinden, egemenlik ve bağımsızlığından vazgeçmek demektir.

2) Adalet Komisyonu’nda kabul edilen tasarı ile, karşılıklılık ilkesi (mütekabiliyet, reciprocity) kaldırılıyor. 

Oysa karşılıklılık ilkesi bile büyük sakıncalar doğurmaktaydı. İlkenin kaldırılması ile, söz konusu sakıncaların alanı daha da genişlemiş oluyor. Türkiye sanki karşılıklılık varmış gibi topraklarını dünyanın bütün ülkelerine açıyor. 

Dolayısıyla olumsuz etkiler katlanmış oluyor. Bu yeni düzenlemeye –“açık pazar” teriminden esinlenerek- “açık toprak ilkesi” adını verebiliriz.

“Açık toprak ilkesi” Batı’nın hayat felsefesi olan Liberalizm’in hukuk alanına uygulanması olarak düşünülebilir. Bu sebeple ideolojiktir. Serbestlik –karşılıklılık ilkesi gibi- ancak eşit güçte olan ülkeler arasında bir anlam ifade eder. 

Oysa Türkiye bu bakımdan özellikle ABD ve Avrupa ülkeleri karşısında dezavantajlı bir konumdadır. Serbestlik ekonomik ve politik olmak üzere iki açıdan Türkiye gibi ülkelerin aleyhinedir.

a) Açık toprak ilkesi ekonomik açıdan yoksul ülkelerin, dolayısıyla Türkiye gibi ülkelerin aleyhinedir. 

Çünkü ülkelerin “yapısal farklılığı”, gelişme düzeleri hesaba katılmamış oluyor. Benim yurttaşım Batı ülkelerinde 1000 metrekare arazi satın alana kadar, onlar benim ülkemde 1000 kilometrekare arazi satın alır. Kaldı ki bu da Türkiye’deki 20-30 bin zengin kişinin bir ayrıcalığı olacaktır.

b) Açık toprak ilkesi politik açıdan Türkiye’nin aleyhinedir. 

Bir Türk Amerika’da ya da başka bir ülkede yalnızca mülk sahibi olmak için gayrimenkul alır. 

Oysa bir Amerikalı, bir Alman öyle olmayabilir. Çünkü Amerikan devleti de, İngiltere veya Alman devleti de,… emperyalist, saldırgan, dünyanın çeşitli bölgeleri hakkında politik hedefleri, gizli planları olan devletlerdir, son 500 yılın tarihi bunun kanıtıdır. 

Ataları vaktiyle Türkiye’den göçmüş, Amerikan uyruklu Ermeni, Rum unsurların Türkiye üzerinde emelleri vardır. Yunanistan’ın, İsrail’in Anadolu üzerinde politik planları vardır. 

Yeni düzenleme Güneydoğu’da toprak satışını hızlandıracak, azılı Türkiye düşmanı Mesut Barzani bile toprak satın alabilecektir. Tıpkı Mütekabiliyet (karşılıklılık) ilkesi gibi, açık toprak ilkesi de eşitler arasında bir anlam ifade eder. Türkiye, tıpkı 19. yüzyılın hasta adamı ilan edilen Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında olduğu gibi, bugün de üzerinde paylaşım hesapları yapılan bir ülke haline getirilmiştir. 

Eğer Türkler her bakımdan güçlü, örgütlü, bilinçli ve donanımlı olsalardı, millî siyasetleri ve millî hedefleri olsaydı, yabancılara toprak satışından gocunmamız için hiçbir sebep olmazdı.

3) Ekonomik açıdan bakınca, toprak bir üretim faktörüdür, hem de yerine yenisi konamayan bir üretim faktörü... 

Aynı zamanda, o millî servetin temel bir unsurudur. Demek ki biz yabancıya toprak satınca, ülkenin üretim faktörünü, millî servetini satmış oluyoruz. Öyleyse yabancıya toprak satışı bir millî servet kaybıdır. 

Şöyle ki nasıl yabancıya satılan işletmelerimiz başka ülkelerin millî servetine ekleniyorsa, toprak satışı yoluyla da, bir üretim faktörü olan topraklarımız yabancı devletlerin millî servetine eklenmiş oluyor. Buna karşılık Türkiye Cumhuriyeti devleti üretim faktörü açısından, millî servet açısından aynı derecede fakirleşmiş oluyor. 

Çünkü toprak bizim olmaktan, Türk milletinin malı olmaktan çıkıyor; orada yerli yerinde duruyor ama, tapusu bizim kasamızdan çıkıp yabancıların kasasına girmiş oluyor, tabii satılan topraklar üzerindeki her türlü tasarruf hakkı da. 

Böyle bir uygulamanın uzun vadede anlamı, milletçe yoksullaşma ve ülkenin tapusunun, en değerli topraklarımızın giderek yabancı ülkelerin eline geçmesi demektir. 

“İstersek geri alabiliriz” mi diyorsunuz? 

Hayır, bu hemen hemen imkânsızdır, son derecede büyük bedeller gerektirir. Aşağıda açıklayacağım. 

4) Yabancılara tarım topraklarının satılması son derecede sakıncalıdır.

a) Önce AKP iktidarı ile gelen iki uygulamaya dikkat edelim: 

Bir yandan bu iktidar Türk tarımını -IMF programları ve AB uyum yasaları ile- çökertmiş, Türk köylüsünü çiftliğini çubuğunu satarak şehirlere göç etmeye zorlamış; öbür yandan da yabancıların toprak satın almalarını kolaylaştıracak yasalar çıkartmıştır. 

Köylümüzün bu şekilde sefalete terk edilmesi ile, yabancılara toprak satışının bir araya gelmesi sadece bir tesadüf müdür? 

b) Çağdaş ülkelerde tarım arazilerinin satışı sınırlamalar ve kurallarla zorlaştırılmıştır. 

AKP Hükümeti, hazırladığı son yasa ile ölçüsüz ve sınırsız bir toprak satışının önünü açıyor. Dünyada hiçbir ülke yabancılara tarım arazisi satmamaktadır. Buna ABD, AB ülkeleri, İngiltere ve İsrail de dahildir. Aynı şekilde Yunanistan da tarım arazisi satmamaktadır. 

Hepsinde sadece “kullanma hakkı” verilmektedir.

Öte yandan, kimi Arap ülkeleri tarımsal yatırımlar yoluyla topraklarımızda söz sahibi olma yolundadır. Beslenme krizini aşmak isteyen ülkeler başta Afrika olmak üzere dünyanın dört yanında tarım arazisi satın alıyor. 

Birleşmiş Milletler’in “yeni sömürgecilik” olarak nitelendirdiği antlaşmalar kapsamında, örneğin Bahreyn Türkiye’de 500 milyon dolar karşılığında arazi satın aldı. 

Suudilerin, Körfez ülkelerinin gözünün de Türkiye'nin tarımsal alanları üzerinde olduğunu söyleyebiliriz.

5) A.K.P. iktidarı, yabancıların Türkiye'de gayrimenkul edinmesine olanak sağlayan yasayı, 19 Temmuz 2003 tarihinde Avrupa Birliği'ne uyum gerekçesiyle çıkartmıştır.

Bununla beraber hükümetin yabancılara toprak satışını serbest bırakmasının temelinde yalnızca AB’nin talep ve baskısını görmemek gerekir. Sorun emperyalizm boyutunda da değerlendirilmeli ve yorumlanmalıdır. 

Nitekim toprak satışı 1856’da Osmanlı devletine de dayatılmıştı. Ortadoğu ülkelerinde, dolayısıyla Türkiye’de yabancılara toprak satışı, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin araçlarından biri olabilir mi? Bu da üzerinde durulması gereken bir konudur.

Yabancılara toprak satışı için, 57'nci hükümet döneminde önce Endüstri Bölgeleri Kanunu çıkarıldı! 

Bu kanunu bir Amerikan firmasının hazırladığı belirtiliyordu. Aslında birçok yasa tasarısını IMF ve Dünya Bankası vasıtasıyla, belirli sermaye şirketleri hazırlayıp gönderiyordu! 

Türkiye'nin, 2001 ekonomik krizine sermaye şirketleri tarafından, piyasadan ve borsadan döviz çekilmesi suretiyle düşürüldüğü hatırlanırsa krizin ardındaki planın, Türkiye topraklarının tapusunu teslim almak olduğu varsayımı ortaya çıkar! 

Bu durumda, tapusu yabancı sermayenin elinde olan, bütün ekonomik varlıkları özellikle Yahudi, Ermeni ve Rum sermayesi tarafından teslim alınmış bir ülkeye dönüşebilir Türkiye! 

Bu takdirde silahla teslim alınamayan Türkiye'nin tapusu, Dolar’la, Avro’yla teslim alınmış olacaktır.

6) Türkiye’nin jeopolitiği ve potansiyeli ile ilgili sakıncalar söz konusudur.

a) Türkiye'nin jeopolitik durumu dikkate alınmadan, Türkiye ile, örneğin Belçika'nın, İspanya'nın veya İskandinav ülkelerinin jeopolitiği aynı tutularak toprak satılması doğru değildir.

b) Diğer ülkelerin potansiyeli ile Türkiye'nin potansiyeli dikkate alınmadan yapılan değerlendirmeler de doğru olmayacaktır. 

Türkiye, tarihte önemli rol oynamış; güçlü, önü açık ve geleceği parlak bir ülkedir. Ciddî bir bölgesel güç olma potansiyeline sahiptir. Bu potansiyelini iyi kullanabilirse, uluslararası planda da hatırı sayılır bir güç olabilecek durumdadır. Yabancıya ölçüsüzce toprak satışı onun bu potansiyelini zayıflatır.

7) Türkiye, toprak satışlarının, zamanla yeni azınlıklar oluşturmasından kaynaklanan tehlikelerle karşı karşıya kalabilir.

a) Türkiye'nin belirli bölgelerinde, yıllardır, “toprak ve nüfus” dengesi sistemli ve örtülü bir şekilde Türkiye'nin aleyhine değiştirilmeye çalışılmaktadır. AKP iktidarının yaptığı son düzenleme, konuyu hukuksal bir zemine taşımak suretiyle bir anlamda bu işin önünü ardına kadar açacaktır.

b) Belli bir bölgede taşınmaz mal edinerek nüfus çoğunluğunu oluşturan yabancılar, yerel yönetimlerde ve ülke yönetiminde temsil edilme taleplerinde bulunabilir; yerel yönetimlere ilişkin seçimlerde, seçme ve seçilme hakkına sahip olmak isteyebilir. 

Bu ihtimal, hızı günden güne artan misyonerlik faaliyetleri ile bir arada düşünülürse, Türkiye’nin başına yeni bir “Hıristiyan azınlık” belasının açılması hiç de uzak bir ihtimal değildir.

c) Yabancı ülke şirketlerinin ve vatandaşlarının Türkiye’de toprak satın almalarının arkasında Rum ve Ermeni lobileri de bulunmaktadır. 

Türkiye’den Batı ülkelerine göçmüş ve o ülkelerin vatandaşlığına girmiş Ermeni ve Rumların torunları, bugün değişik isimler altında, dedelerinin olduğuna inandıkları toprakları ele geçirmeye kalkışıyorlar.

d) AKP’nin maliye bakanlarından biri bir zamanlar şunları söylüyordu: “Yurdun birçok yerinde yabancılar koloniler oluşturacak, İspanyol usûlünce alt yapılarını da kendileri yapacak. 

Mevzuatımızın buna göre düzenlenmesi için hazırlık yapıyoruz”. 

Oysa, Türkiye başka, İspanya başka... Satılan toprağın koloniye dönüştürülmesine izin verilirse, o toprak Türkiye Cumhuriyeti topraklarıyla çevrilmiş “bir başka devlete ait toprak” yani “anklav” halini alabilir.

Türkiye’deki her toprak alımını bireysel girişim olarak görmek yanlıştır. 

Toprak satın alan İsrailli ve diğer ülke vatandaşlarının arkasında güçlü lobiler olduğuna dair işaretlere rastlıyoruz. Toprak alan yabancılar arasında daha önce Türkiye’den göçmüş ermeni ve Rumların torunları vardır. Bunların gizli bir plan çerçevesinde hareket etmeleri olasılığı çok yüksektir. 

Unutmayalım ki azınlık faktörü Batı’nın bizim gibi ülkeleri çökertmek için kullandığı silahlardan biridir. Toprak satışları AKP iktidarına bu silahı güçlendirmek için dayatılmış olabilir.

8) Toprak kalitesi ve yer altı kaynakları ile ilgili sakıncalar vardır.

Topraklar yalnızca toprak olarak değil, altındaki maden kaynakları için de satın alınabilmektedir. Satılarak artık Türkiye'nin olmaktan çıkmış olan topraklar arasında, Türkiye'nin en verimli, en değerli toprakları bulunabilir. 

Uydu aracılığıyla çekilen ayrıntılı haritalar sayesinde Türkiye'nin hangi bölgesinde, hangi değerli madenin, hangi miktar ve kalitede olduğuna dair bilgiler şüphesiz topraklarımızı satın alanlarda da mevcuttur. 

Ve bu satışlar sadece bir başlangıçtır.

Yabancılar toprak alırken, özellikle GAP arazilerini seçiyor. Çünkü büyük bir emperyal plan var ortada…, niyetleri bu planı hayata geçirmek. 

Dicle ve Fırat havzasına yönelik hesaplar var. 

Türkiye’nin su havzalarının yüzde 30’dan fazlası bu bölgede... 

Önümüzdeki yıllarda su, petrolden daha önemli hale gelecek. 

Tapuyu ellerine geçirince, istediklerini yapacaklar. 

GAP arazilerini kullanma hakkını elde etmiş olacaklar, kontrol altına alacaklar. 

Bu da Türkiye’nin enerji boğazının sıkılması anlamına geliyor. 

GAP arazileri tarihte dış güçler tarafından sürekli olarak Türkiye’nin önüne çıkarıldı. 

Anlaşılıyor ki aynı oyun bugün de sahneye konmuş bulunuyor.

9) Yabancıya toprak satışı gelecekte Türkiye’nin başına uluslararası sorunlar açabilir, dış müdahale tehlikesi doğurabilir.

a) Batılılar için özel mülkiyet kutsaldır, dokunulmazdır, kişilerin en temel hakları arasında sayılır. Bütün haklardan önce ve önde gelen, bütün haklardan önce tanınmış bir haktır. 

Yarın Devletimizin herhangi bir kurumu; kamu yararı, millî güvenlik veya iç hukuka uygun başka bir sebeple, bir yabancının satın aldığı, böylece onun özel mülkü haline gelmiş bir taşınmazı kamulaştırmaya kalkarsa, sorun çok büyük bir ihtimalle derhal uluslararası bir boyut kazanacak, doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınacaktır.

b) Özel mülkiyet gibi, seçme ve seçilme hakkı da, kişilerin sahip olduğu en temel siyasal haklar arasında yer alır. Vatandaşları Türkiye'nin belli yörelerinde taşınmaz mal edinmiş devletler; bir süre sonra, bu vatandaşlarına sözde sahip çıkma adına, devletimize müdahale edip, bazı şeylerin yapılmasını veya yapılmamasını talep edebilirler. Türkiye'de taşınmaz mal edinen yabancılar ve bunlarla ilgili talepler Ankara'ya karşı kullanılan birer diplomasi aracına dönüşebilir.

c) Toprak satışlarının, yabancı devletlerin eline bir bölgesel politika aracı verme olasılığı da vardır. 

Bu sakınca ABD'nin Türkiye'ye yaptığı askerî ve ekonomik yardımı bağladığı koşullardan hareketle akla geliyor: "Benim verdiğim silah ve teçhizatı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da terörle mücadelede kullanmayacaksın" şartı gibi. aynı şekilde, "benim verdiğim ekonomik yardımın bir kısmını, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da insan hakları iyileştirmeleri için kullanacaksın." 

Bunu Ankara'ya söyleyebilenler, yarın Türkiye'de taşınmaz mal edinmiş olan kendi vatandaşları için daha fazlasını isteyebilir, bu vatandaşlarını kendilerinin bölgesel politikalarında bir araç olarak kullanabilirler.

10) Çağımızda bir ülkenin savunması öylesine karmaşık bir hal almıştır ki bu, sadece silahlı savunmaya indirgenemez. 

Silahlı Kuvvetler yurt savunmasını her alanda takip etmek zorundadır: Ekonomide, yabancı sermayede, özelleştirmede, dış borçlanmada, azınlık konularında, tabii yabancıya toprak satışında da… 

Ülkenin savunması bütün bu noktalardan hareketle başlar. Eğer bu cepheler, bu arada topraklarımızın durumu ihmal edilirse, koşullar öyle bir duruma gelir ki silahlı savunma hiçbir işe yaramaz.



Ve sonuç olarak:

Türkiye’yi 10 yıldır yöneten AKP hükümetinin, bence tek bir kaygısı var: Para!... 

Öyle sanıyorum ki iktidarlarının öncelikle buna bağlı olduğuna inanmışlar. Para gelsin yeter…, para nasıl gelirse gelsin, önemi yok. 

Bu onlarda öyle bir saplantı haline gelmiş ki gözleri başka hiçbir şeyi görmüyor. Bütün varlıklarıyla yalnızca para sağlamaya odaklanmışlar. Dolayısıyla işin maliyet yönüne hiç mi hiç bakmıyorlar. Ya da bakmak istemiyorlar, yurt topraklarını elden çıkarmanın olumsuz yönünü, onlarca sakıncasını görmezden geliyorlar. 

Böylece Türkiye’nin geleceğini karartıyor, tehlikeye atıyorlar. Aydınlarımız ilgisiz, ilgilenen birkaç kişiyi ise dinleyen yok, Halkımız sürüklenip gittiği tehlikelerden habersiz. 

Cumhuriyet tarihimiz vatan ve millet sevgisinden böylesine yoksun bir kadro görmedi.

Yabancıya toprak satmak bir cinayettir, gelecek kuşakların bağrına hançer saplamaktır.

Bu aymazlığa usulünce dur diyecek bir yurtsever kadro yok mudur?

Prof. Dr. Cihan DURA, 2 Mayıs 2012
link:


................


Eski Tapu ve Kadastro Genel Müdür Yardımcısı Orhan Özkaya, Başbakan Erdoğan'a yanıt verdi. Özkaya, Atatürk döneminde toprak satışının yapılmadığını hatırlattı.

Cumhuriyet'ten önce yabancıların binlerce kilometrelik arazilere sahip olduğunu söyleyen Özkaya, Kurtuluş savaşı iradesi ile bu arazilerin geri alındığını belirtti. 

Orhan Özkaya'ya göre toprak satısındaki milat AKP'nin iktidara gelişi.

31.10.2013
Ulusal - link


.................


AKP toprak satmak için Körfez'e ve ABD'ye mektup yazdı


Yabancılara mülk satışını düzenleyen yasanın TBMM'de kabul edilmesinin ardından hükümet Türkiye'den toprak satmak için kolları sıvadı. Yasayla yabancı tüzel kişilerin Türkiye'den 60 hektara kadar mülk sahibi olabilmesinin önü açıldı.

Hükümet yabancılara Türkiye'den toprak satmak için kolları sıvadı. Yabancılara mülk satışını düzenleyen yasanın meclisten çıkmasıyla yabancı tüzel kişilerin Türkiye'den 60 hektara kadar mülk sahibi olabilmesinin önü açıldı.

Eski Tapu ve Kadastro Genel Müdür Yardımcısı ve yazar Orhan Özkaya ise toprak satışının son tükenişi olduğunu öne sürdüğü AKP hükümetini ağır dille eleştirdi. Hükümetin mülk satışı için yöneldiği ülkelerin halkının ekonomik krizde olduğunu anımsatan Özkaya "kral ve şeyhlerin talepleri karşılanacak" dedi.

AKP, Araplara VE ABD'ye satış için mektup yazdı.

Hürriyet'in haberine göre AKP hükümeti mülk satışı için Körfez, ABD ve Uzakdoğulu yatırımcıları çekmek için tanıtım atağı başlatıyor. Düzenlemenin mimarı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, Ekonomi ve Dışişleri Bakanlıklarıyla birlikte gerçekleştireceği belirtilen tanıtım kampanyasında, büyükelçilere mektup gönderilerek, Türkiye’de taşınmaz alımında sağlanan kolaylıkları bulundukları ülkelerdeki yatırımcılara anlatmaları istenecek.

Özel sektörden destek alınacak.

Bugüne kadar mütekabiliyet engeline takılan 62 ülkenin vatandaşına daha Türkiye’de mülk sahibi olma yolunu açan yasayla sağlanan olanakların daha geniş kesimlere ulaştırılabilmesi için özel sektörden de destek alınacak.

Türkiye’de taşınmaz sahibi yabancılara ilişkin yüzölçümüne göre ilk 10 ülke Almanya, Avusturya, İngiltere, Hollanda, Yunanistan, Danimarka, Norveç, Fransa, Rusya Federasyonu, İrlanda olarak sıralanıyor.

Taşınmaz sayısında Avrupalılar önde.

Taşınmaz sayısına göre ilk 10 ülkenin ise Almanya, İngiltere, Yunanistan, Avusturya, İrlanda, Hollanda, Rusya Federasyonu, Danimarka, Norveç, Belçika olarak sıralanırken kişi sayısına göre ilk on ülkenin de İngiltere, Almanya, Yunanistan, İrlanda, Hollanda, Danimarka, Norveç, Rusya Federasyonu, Avusturya ve Belçika olduğu kaydedildi.

Özkaya: "Toprak satışı AKP iktidarının tükenişi".

Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan Eski Tapu ve Kadastro Genel Müdür Yardımcısı ve yazar Orhan Özkaya, AKP hükümetini sert bir dille eleştirerek yabancılara toprak satışının iktidarın tükenişinin son örneği olduğunu savundu.

Yabancılara toprak satışı konusunda yazdığı kitaplarla bilinen Özkaya, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın “Konut alan yabancıya oturma izni gündemde; Dışişleri Bakanlığı’nın onay verdiği ülkelerin vatandaşlarına satış yapılacak. Amaç yatırımları çekmek. İlgili ilçenin yüzde 10’una kadar ve şahıs için satışlarda 30 hektara kadar sınır var. Gündemde belli bir süre oturma izni olabilir. Böylece ilgi artacaktır” açıklamalarının, ülke varlıklarının özelleştirmelerle satışının artacağına yönelik sinyaller verdiğini öne sürdü.

Yetki iki bakanlıkta.

Yetkililerin açıklamalarında toprak satışlarındaki karşılıklılık ilkesinin ve oturma izni uygulamasının da ortadan kalkacağının kaydedildiğini söyleyen Özkaya, "Bu da satışlarda zaten işlemeyen karşılıklılık ilkesinin kalkmasının bir anlam taşımadığını ortaya koymakta ve satışlarda 30 hektar sınırlamasının devam edeceğini göstermekte. Oysa bu, gerektiğinde 60 hektara çıkarılıyor. Bakanlar Kurulu yerine iki bakanın yani; Şehircilik ve Çevre Bakanı ile Maliye Bakanı’nın yetkisine geçmektedir" dedi.

Karşılıklılık ilkesi saptırmaca.

Karşılıklılık ilkesinin, zaten bir saptırmaca olduğunu savunan Özkaya, satış yapılan ülke sayısının 68'den 93'e çıktığını belirterek, "Karşılıklılık ilkesi hiçbir işe yaramamakta ancak uluslararası ilişkiler açısından bile uyulması ve korunması gereken ilkelerden biridir. Üzerinde titizlikle durulması kaçınılmazdır" diye konuştu.

Arap halkı değil, şeyhler yararlanacak.

Hükümetin Körfez ülkelerinden yatırımcı çekmek için girişimde bulunmasına da değinen Özkaya, Arap halkının Türkiye'den mülk alma gibi bir talebinin bulunmadığını bellirterek, "Kral ve şeyhlerin talepleri karşılanacak. Yabancılara çifte vatandaşlık hakkı verseniz bile bu ekonomik krizde onların konut ya da toprak alması olanaksızdır. Bu işin sadece Arap ve Anglo-Amerikan şirket imparatorluklarına yaradığı çok açık bir gerçek" dedi.

"Yabancılar Türkiye'deki tarım arazilerine yöneldi".

Türkiye'de yabancılar tarafından satın alınan toprakların tarım alanlarına yöneldiğini kaydeden Özkaya, en çok tarım arazisi satışının Konya'da gerçekleştiğini dile getirdi. Toprak satışına yönelik çabaların kesilen sıcak para akışı ve krize düşen kapitalizmin kendisine çıkış yolları aramasından başka bir anlam taşımadığını öne süren Özkaya, "Yabancı maden şirketleri bu yasadan yararlanarak istedikleri maden alanlarını engelsiz alabilecekler. Bu alımlara 3996 sayılı Yap-İşlet-Devret yasası, maden yasası, 2/B yasası gibi daha sayısız yasa hizmet edecek" görüşünü savundu.

Borun özelleştirilmesinde engeller kaldırılıyor.

Hükümetin bakanlarının daha önce yaptığı “Bor madenleri özelleştirme dışında kalacak…” açıklamaları yaptığını anımsatan Özkaya, buna karşın; "Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Enerji Hammaddelerinin İşletilmesini, Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” taslağınının, 5 Mart 2012 tarihinde Bakanlar Kurulu’na sunulduğunu, bununla birlikte bor madeninin özelleştirilmesinin önündeki engellerin de kaldırılacağını kaydetti.

Bu gidiş tam bir kapitülasyondur.

TCDD yolları ve askeri okullar ile sağlık kurumlarının dışında askerlik şubelerinin de tasfiye aşamasına getirildiğini söyleyen Özkaya, "Sıra Orduevlerine mi geldi diye sormadan edemiyor halkımız? Bu gidiş tam bir kapitülasyondur. Ülke yüzölçümünün yüzde onluk buyuk bir parçası yabancılara pazarlanıyor. Geriye ne kalıyor?" dedi.

"Suriye kurtuluş değil, bataklık".

Türkiye'nin ekonomik verilerinin AKP iktidarının tükenişine işaret ettiğini savunan Özkaya, "İşsizlik yüzde 20’nin üstünde, sıcak para muslukları tamamen tıkalı, uluslararası kredi değerlendirme kurumları eksi değerlendirmeleri hatır tanımaz şekilde açıklamakta. Suriye bataklığı kurtuluşu değil, sonu hazırlayacak" iddiasında bulundu.


Yusuf Yavuz./ 07.05.2012
link


Yolsuzluk ekonomisi
Oğuz Oyan, 26.12.2013, link


Hatay ikinci Filistin mi olacak?
solhaber 12.10.2012,link

Askeri bölgeler yabancıya mülk satışı için yeniden düzenleniyor
solhaber 19.10.2012,link

Atatürk Orman Çiftliği ABD Elçiliği'ne peşkeş çekiliyor
solhaber 17.05.2013,link




Orhan Özkaya kitapları:


__________________