Translate

12 Kasım 2013 Salı

TÜRKİYE OLTAYA MI TAKILIYOR?






OLTADAKİ BALIK TÜRKİYE- M.EMİN DEĞER


Amerika iç ve dış siyasasını çokuluslu şirketlerin çıkarlarına göre düzenlendiği, emperyalizmin sömürü ilkelerinin de bu şirketlerce saptandığı, Rockefeller'in Başkan Eisenhower’a yazdığı 1956 tarihli bir mektup ve daha başka belgelerle değerlendirilmekte ve Rockefeller'in bu mektubunda Türkiye'nin OLTAYA YAKALANMIŞ BALIK olduğu, bu nedenle de yeme gereksinimi bulunmadığı açıklanmaktadır.

Türkiye'nin, 1947'lerden bu yana emperyalizmin tuzaklarında geçen yarı bağımlı yaşamı belgelerle anlatılmaktadır. Emperyalizmin tuzaklarından kurtulmanın yolu, Değer'e göre bu tuzaklara neden ve nasıl düşürüldüğümüz öğrenmeden bulunamaz.

Demek Orhan Veli'nin dediği gibi, rakı şişesinde değil de, bir de oltada balık olmak var, bu uçsuz bucaksız sömürü düzeninde. 

Oltaya yakalanmış balığın yeme gereksinimi yoktur! 

Öyle ya... 

Zokayı yutan balık yemi neylesin!..

M.EMİN DEĞER
OLTADAKİ BALIK TÜRKİYE




_____________________________




SİVİL ÖRÜMCEĞİN AĞINDA - MUSTAFA YILDIRIM


"...ülkeleri dışardan kuşatan ve içerden ele geçirerek doğal kaynaklarına, iç pazarına, işgücüne el koymak isteyen büyük şirketler, büyük para piyasası çetelerinin güdümündeki devletler amaçlarına ulaşmak için demokrasi ve özgürlük cilasıyla örtülmüş maskelerini gerektiğinde bir kenara atarak kanlı işlere girişebilmektedirler...."



_______________________




TÜRKLÜĞÜN ŞİFRELERİ ARSLAN BULUT
Tek Dünya Devleti


Küreselleşme ile ilgili projeleri geliştiren, ABD yönetimindeki bütün önemli kişilerin üye olduğu, CFR, Bilderberg gibi kuruluşlardır. Peki bu kuruluşlar, aslında ne yapmak istiyor, gündemlerinde ne var? Bunu da Texe Mars, Dark Majesty kitabının giriş bölümünde açıklıyor:

"Üç temel hedefleri olduğunu söyleyebiliriz. Yeni bir Uluslararası Ekonomik Düzen, hemen bunu takip edecek Yeni Politik Düzen ve en nihayetinde de hepsinin en şeytanisi; Yeni Dünya Dini Düzeni.

Bu amaçlarına ulaşmak için uluslararası kuruluşları güçlendirmeye çalışıyorlar. Öncelikli hedefleri, parasal sistemleri tahrip ederek kendi istedikleri mali düzeni oluşturmaktır. Diğer bir hedefleriyse insanları dinden soğutmak, vatan millet sevgisi gibi değerleri yıpratmak.


_____________________________.



İLİŞKİLER



1- Güler Sabancı'ya Rockefeller ödülü :




2- Ermenistan’da Rockefeller Arşiv Merkezine ait fotoğraf sergisi açıldı:







3- SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMINI DESTEKLEYEN, VE ARKEOLOJİK VE TARİHİ ARAŞTIRMALARI DESTEKLEYEN, TÜRK TARİHİ BİLGİLERİNİ SAKLAYAN ROCKEFELLER:






4 - TALLARMENİANTALE'DEN ROCKEFELLER: 





5- "Tarih Vakfı" araştırmalar yapıyor, ama Türk'ün aleyhine...!!!! Rockefeller parasıyla







AZINLIK TAPULARI ARAŞTIRILIYOR!

Tarih Vakfı, Rockefeller Vakfı'ndan aldığı para ile "Yerel (Etnik) Tarih Grupları" oluşturdu. 
Türk vatandaşlarından oluşan gruplar, pilot bölgelerde, öncelikle etnik grupları, Ermeni ve Rumlara ait eski mezarlıklar ve eski gayrımenkullerin bugünkü tapu durumunu araştırıyor!



TARİHLE İLGİSİ YOK!

Tarih Vakfı, proje kapsamında, İstanbul, Ankara, Konya, Mersin, Bursa, Gaziantep, Mardin, Çanakkale, Antakya, Trabzon, Ünye (tıklayın) gibi yerleşim merkezlerinde tarihle hiçbir ilgisi olmayan gençleri biraraya getirip sözde tarih araştırması yaptırıyor!





FARKLILIKLARI KAYDEDİN

Grupları biraraya getiren toplantıda şu ifade kullanılıyor: "Araştırmaların görsel malzemesini üretirken, mekanların ve insanların ele alınışında otantik olanı tespit etme anlayışı yerine, yerel dokunun ve insani dokunun karmaşık çeşitliliğini kaydetmek gerekir."




BASIN NASIL KULLANILIR?

Dr. Akşin Somel, araştırma yapılırken, devlet kaynaklarına ve ulusal basın-yayına itibar edilmemesini istiyor. Ancak, proje yöneticileri ulusal basında yerel tarih haberlerine yer ayrılmasını sağlayacak bir iletişim ağının örgütlenmesini de hedefliyor.


Tarih Vakfı, Rockefeller Vakfı'ndan aldığı para ile Yerel Tarih Grupları oluşturdu. Tamamen Türk vatandaşlarından oluşan gruplar, pilot bölgelerde, öncelikle etnik grupları, Ermeni ve Rumlara ait eski mezarlıklar ve eski gayrımenkullerin bugünkü tapu durumunu araştırıyor!


Yerel Tarih Grupları'nın ne yaptığı Tarih Vakfı'nın İnternet bültenlerinde açıkça sergileniyor. Tarih Vakfı'nın İnternet sitesinde "Yerel Tarih Grupları Bülteni" tanıtılırken, Yerel Tarih Grupları'nın, ana uğraş alanı tarih olmayan, toplumsal duyarlılıkla bir araya gelmiş kişilerden oluştuğu ve projenin Rockefeller Vakfı'nın desteği 
ile başladığı ilan ediliyor!

Proje kapsamında, İstanbul, Ankara, Konya, Mersin, Bursa, Gaziantep, Mardin, Çanakkale, Antakya, Trabzon, Ünye gibi yerleşim merkezlerinde, tarihle hiçbir ilgisi olmayan kişileri biraraya getirip sözde tarih araştırması yaptıran Tarih Vakfı, bu kişilere hitap ederken, "Verili tarih bilgileriyle yetinmeyip, tarihle ilgilenmeyi sadece mesleği tarihçilik olanlara bırakmadan bir araya geldiniz. Bu beraberliğe Yerel Tarih Grupları öncülük ediyor. Biz bu oluşumun giderek büyüyüp gelişeceğine inanıyoruz" diyor.


Küreselleştirmenin şehir devletleri planında, ulusal bilinç yerine şehirlilik bilincinin ön plana alındığı öngörüsüyle bakıldığı zaman Tarih Vakfı'nın amacı çok net bir şekilde ortaya çıkıyor. Vakıf, projenin amacını "Bu proje ile, yeteri kadar gelişmemiş olan bir coğrafyaya bağlı üyelik duygusunu, kent ve kentli olma bilincini 
geliştirmek ve tarihe yakınlık duyan, kültür mirasına sahip çıkma güdüsüyle etkin olmak isteyen kişilerin bir araya gelmeleri, kendi yaşam çevrelerinde bu bilincin yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar yapabilmeleri" olarak açıklıyor... Ancak, faaliyetler incelendiğinde amacın ne olduğu ortaya çıkıyor...



FARKLILIKLARIN TARİHİ!

Sitede Akşin Somel'in "Gaziantep Yerel Tarih Grubu" toplantısında yaptığı "Yanıbaşımızdaki Tarih" başlıklı konuşması veriliyor: 
Akşin bu konuşmasına"Geleneksel Tarih Anlayışı"nı eleştirerek başlıyor:

"Türkiye'de tarih denildiğinde aklımıza genellikle ya tarihsel kahramanlıklar, cenkler, meydan muharebeleri veya önemli şahsiyetler, kahramanlar, komutanlar, hükümdarlar, devlet adamları gelmektedir.


(...)Büyük olaylardan ve kahramanlıklardan oluşan tarih, her ne kadar kulağımıza hoş ve çekici gelse bile az veya çok destanımsı veya masalımsı kalmaya mahkûmdur, zira gerçek hayattan, toplumsal yaşamdan soyutlanmıştır. (...) Bu çerçevede toplumsal tarih, sadece büyük tarihsel kişiliklerin değil, aynı zamanda 
toplumda yaşayan farklı üretici ve kültürel zümrelerin tarihi de olmalıdır.

(...) Yerel tarih araştırmalarının yaratacağı yerel sesler ve yerel tarih yorumları, ulusal tarihin bir anlamda tek taraflı merkezi bakışına ve önyargısına potansiyel bir eleştiri ve yapıcı bir alternatif yaklaşım sunacaktır.


(...) Dolayısıyla analitik özellikli ve normatif olmayan, yani gönlümüzün arzuladığını, olması gerekeni ve isteneni değil, ama hoşumuza gitmeyecek olgularla karşılaşma pahasına dahi olsa olumlu olumsuz özellikleriyle bilfiil gerçekleşmiş olan vakaları inceleyen ve anlamaya çalışan yerel tarih araştırmalarına, deyim yerindeyse, muhtacız.


(...) Yerel tarih incelemelerine girişmek bir anlamda toplumsal tarih araştırmaları yapmak demektir. Toplumsal yaşamın her yönünü ve ayrıntısını kendine araştırma nesnesi yapabilen toplumsal tarih kaçınılmaz olarak yerel olmak zorundadır da. (...) Çocukluktan üniversite çağına kadar sadece hamasî tarih bilgisi ezberlemek 
zorunda bırakılan kuşakların gözünde tarihin toplumsal bir anlamı yoktur.

(...)Tüm anlattıklarım çerçevesinde kısaca ifade etmek gerekirse yerel tarih denildiğinde yanıbaşımızdaki tarihi anlıyoruz. Bu kavram içinde, mahallemizdeki tarihî çeşmeyi, eski kitabeyi, köhne binaları, ulu camiyi, kapalı çarşıyı, ailemize ait dedelerimizden ve ninelerimizden kalma elbiseleri, çanak çömlekleri, sefer taslarını, 
işlemeleri, eski fotoğrafları, oymalı dolapları vb. şeyleri aklımıza getirebiliriz. Aile büyüklerimizin geçmişte yaşananlara ilişkin hatıraları da yanıbaşımızdaki tarihin bir parçasıdır. Diğer taraftan, mahallemizin köklü bakkaliyesinin, pastanesinin, kırtasiye dükkânının, kısacası bunların her birinin kendine göre bir tarihsel öyküsü vardır ki bunlar toplumsal tarihin birer parçasıdır. Ait olduğumuz kasabanın yerel gazetesi, güreş kulübü, belediye teşkilâtı, itfaiye örgütü, cami güzelleştirme derneği de bunlara dahil edilebilir. Öte yandan, geleneksel bir muhaceret ülkesi olan Türkiye'de kökenleri Balkanlara, Rusya'ya veya Kafkasya'ya dayalı olan pek çok ailenin günümüz genç kuşak torunları, cedlerinin muhaceret öyküsünü, Anadolu'ya gelişleri sürecini, iskân edildikleri yerlere uyum sağlama problemlerini ve beraberlerinde Türkiye'ye getirdikleri kültürel zenginlikleri toplumsal ve yerel tarih araştırması konusu yapabilirler"



İSTİHBARAT RAPORU GİBİ

Kısacası, Yerel Tarih Grupları'ndan istenen bilgiler bir araya getirildiğinde Türkiye hakkında mükemmel bir istihbarat raporu ortaya çıkmış olacak! Üstelik, bir sürü istihbarat görevlisi ve daha fazla masraf yerine, tarihten anlamayan bir gönüllüler ordusu tarafından derlenmiş bir rapor...




MERSİN GRUBU

Mersin Yerel Tarih Grubu çalışmaları anlatılırken şu ifadeler kullanılıyor:


"Sözlü tarih, araştırılan şeyle ilgili daha fazla bilgiye ulaşılmasını sağlar ve bizi 'resmi tarihten daha fazla tarih' noktasına getirir. Bu anlamda adeta bir 'karşı tarih' görüntüsündedir.


İnsandan arındırılmış tarihin içini insanla doldurmak; resmi tarih yazılırken dışında bırakılanları tarihe katmak, aşağıdan tarih yazmak, en aşağıdakilerin tarihini yazmak çabasıdır."


Mersin Grubundan Resul Yiğit, grup toplantısında Mersin Halkevi'nin kuruluşundan bahsediyor ve şöyle diyor:


"Eski Rum Kilise'sinin salonu onarılarak müsamere ve konferans salonu haline getirildi."


Gündüz Artan'ın Mersin Şehir Mezarlığı ile ilgili konuşmasından:


"Ayrı dinlerden ölenlerin bir arada gömüldüğü ve ortasında bir de şehitlik bulunan Mersin Şehir Mezarlığı bizim için sevgi ve hoşgörü anıtıdır. Mersin'de 1930'lu yılların ortalarına kadar, çeşitli dinlere hatta mezheplere ait ayrı mezarlıklar vardı.


1935 yılında Belediye Başkanı Mithat Toroğlu'nun girişimiyle bugünkü Şehir Mezarlığı'nın yeri kamulaştırılmıştır. 400 dönüm arazi üzerinde gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra 1936 yılında Şehir Mezarlığı hizmete açılınca eski mezarlıkların kullanılması yasaklanmış; isteyenler eski mezarları buraya naklettirmişlerdir.


Başlangıçta ortadaki yolun doğu tarafı Müslümanlara, batı tarafı ise diğer din ve mezheplere ayrılmıştı. Kent nüfusunun hızla artması ancak gayri Müslimlerin de giderek azalması nedeniyle zamanla bu 
ayrım kendiliğinden ortadan kalkmış, mezarlık, bütün dinlerin mensupları için karma bir mezarlık halini almıştır."

Uray Caddesi ile ilgili bir konuşmadan:


"Bu caddede Latin Kilisesi, Maroni Kilisesi, ticarethaneler ve daha çok gayri Müslimlerin evleri bulunuyordu. Hükümet Konağı'ndan sonra da caddede sağlı sollu sıralanmış ticarethaneler bulunuyordu. İstasyondan şimdiki Uluçarşı'nın olduğu yere kadar Fransızlar tarafından yapılmış olan dekovil hattı vardı. Bu hat 1931 yılında söküldü.


Uray Caddesi Mersin'in en eski yerleşim yerlerinden biridir. Caddenin kuzeyi Frenk Mahallesi'ydi. Caddenin deniz tarafında Alman İskelesi, Belediye İskelesi, Taş İskele ve gümrük iskeleleri bulunuyordu.


Caddenin eski ve önemli yapılarından biri de şimdiki Mersin Çarşısı'nın yerindeki Fransız Acentesi diye adlandırılan binaydı."


Mersin Latin - İtalyan Katolik Kilisesi Rahibi Hanri Leylek, toplantıda, Eski Katolik Mezarlığı'nı anlatıyor:


"1874 yılında Mersin'de bulunan rahipler büyük bir arsa satın alıp bunun büyük bir kısmını mezarlık olarak kullanmaya başladılar. Kapusiyen Caddesi, kilise ile o mezarlığı birbirine bağlayan caddeye verilen isimdi. 1899'da mezarlık bir duvarla çevrildi. Bu mezarlığa ölen katolikler, rahipler ve rahibeler gömülüyordu. Çevresinde rahipler tarafından tütün, sebze ve meyve ekimi yapılıyordu.


15 Haziran 1935 tarihinde yerel bir gazetede (Ahın) yayımlanan bir bildiri, mezarlığa belediyenin el koyduğunu ve bir ay içerisinde isteyenlerin ölülerini başka yere taşıyabileceklerini duyurmaktaydı. 
Bunun nedeni ise yeni kanuna göre belediye mezarlığının herkes tarafından kullanılması gerektiğiydi ve bunun sonucu olarak da azınlıklara ait tüm mezarlıklara el konuluyordu. Karardan ve uygulamadan haberi olan bazı aileler ölülerini yeni kurulan mezarlığa taşımış olsalar bile sahibi bulunmayan birçok kişinin, rahiplerin ve rahibelerin mezarları taşınamamış ve yok olmuştur.

Eski mezarlık alanının bir bölümü 1947'de Devlet Demiryolları tarafından istimlak edildi. Geriye kalanın bir kısmı belediye tarafından 1954 yılında arsa olarak açık artırmayla bir kısmı da o zamanki rahipler tarafından değişik şahıslara satıldı.


1956 yılında Perşembe Okulu için bu alanın bir kısmı daha istimlak edildi ve bu istimlakler 1967 yılına kadar devam etti."




MARDİN YEREL TARİH GRUBU

Mardin Yerel Tarih Grubu'na görev verilirken "İlimize son zamanlarda artmaya başlayan ilginin tarihi ve dini turizm açısından değerlendirilmesi amacıyla kendi çalışma grubumuzun içinden gönüllü bir rehber grubu oluşturup, gelecek ziyaretçilere bu mekânlarda yardımcı olmayı" ifadeleri kullanılıyor.


Mardin gezisi hakkında bilgi veriliyor: "Konuklarımız gezilerinin son gününde Deyr'üz-zafaran Manastırı'nda sabah ayinini izlediler. Geziye katılanların, Midyat'ın sit alanı olması ve Hasankeyf'in sular altında kalmasının önlenmesi için kaleme aldıkları ortak dilekçeyi Tarih Vakfı, Başbakanlığa sunarak bu konuda bir imza kampanyası başlattı."


Mardin Müzesi hakkında bilgi veriliyor:


"Bugün müze olan binamız ise 1895 yılında Antakya Patriği Ignatios Benham tarafından Meryemana Kilisesi'ne bağlı Patrikhane Merkezi olarak yaptırılmış, zaman içinde çeşitli amaçlarla kullanılmış ve 1988 yılında Kültür Bakanlığı tarafından satın alınarak restore ettirilmiştir."




BURSA GRUBU

Sitede, Bursa'daki faaliyetlerden bahsedilirken şöyle deniliyor:


"Tarih Vakfı, Bursa Araştırmaları Vakfı ile birlikte ortak bir proje geliştiriyor. Kent tarihi, anıt eserler, aile-sokak-köy tarihi, göçler, sözlü tarih, folklor ve etnografya vb. konularında yapılacak konferanslar, film, fotoğraf, dia gösterisi gibi görsel malzeme ile desteklenecek ve kent gezileriyle tamamlanacaktır."




GAZİANTEP GRUBU

Gaziantep Yerel Tarih Grubu sayfasında "Gaziantep Evleri" anlatılırken " Eski Antep evlerinin yer aldığı mahalleler, aynı zamanda azınlık kültürünü de içerdiğinden uzun yıllar yaşanan barışın ve birlikteliğin de tanığıdırlar" ifadesi kullanılıyor ve şöyle deniliyor:


"Son aylarda bütün dünyanın dikkatini üstüne çeken Zeugma'nın, insanlığın binlerce yıllık ortak mirasıyla birlikte sular altında kalması, bir daha asla sahip olamayacağımız değerlerin kaybı, bir toplumda tarih bilincinin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha kanıtladı."




ÇANAKKALE GRUBU

Çanakkale grubunun dosyasında faaliyetler özetleniyor:


"Tapu Araştırmaları Grubu: Üniversiteden bir grup arkadaş yapıların tapu kayıtlarına ulaşmaya çalıştı. Yapılan araştırmalar sonucunda bu dört yapının tapu kayıtlarına ait bilgilerin 1960'lı yıllara ait olduğu tespit edildi. Bu kayıtların 1960 yılında bölgede başlatılan kadastro çalışmaları sırasında çevre sakinlerinin bilgilerine dayanılarak düzenlendiği tapu tutanaklarından da gözlendi.


Fotoğraf Grubu: Tüm çalışmaların fotoğraflanması işlevini üstlenen bu grubumuz ilk olarak yapıların bugünkü durumlarını fotoğraflayarak belgeledi. Zaman zaman toplantılardan fotoğraflar çekildi. Elde edilen fotoğrafları sergi aşamasına getirmek, ayrıca teknik donanım sağlanabilirse kısa metrajlı bir video film gerçekleştirmek bu grubun planları arasında yer almakta."


"Çanakkale'ye Hizmet Edenler Onurlandırılıyor" programından bir cümle:


"... evet, geleceğimiz gençler, ama bir de geçmişimiz var. Kayıkçı Muharrem, dondurmacı Avram, fıstıkçı Bohor vardı. Şimdiki hoparlör görevini ise tellal Hasan Efendi görürdü. Onları unutmamız mümkün mü? Geçmişimize sahip çıkmalıyız..."


Gençlerin Gözüyle Yerel Tarih programından gençleri ajite edici bir konuşma:


"Okullarda verilen tarih eğitimi gençlerde tarih bilincini oluşturmada yeterli değil. Biz büyükler tarihi hep gençlerin şekillendirdiğini ve geleceği de onların yaratacağını biliyoruz. Bizlerden bir sır gibi saklandığını düşündüğümüz yakın tarihimize ulaşma şansını böylece yakalamış olduk."




"ROCKEFELLER DESTEĞİNİ ARTIRDI!"

Tarih Vakfı'nın bir açıklaması: "Rockefeller Vakfı yürütmekte olduğumuz projeye desteğini uzattı. Önümüzdeki dönemde projeye dair en önemli hedeflerden biri, yerel ve ulusal basınla ilişkilerin 
geliştirilmesi, basında yerel tarih haberlerine yer ayrılmasını sağlayacak bir iletişim ağının örgütlenmesi. Gelecek aylarda bu birincil hedef doğrultusunda, İnternet ortamının daha etkin kullanımına ve yerel tarih gruplarının kendi bültenlerini çıkartabilecek yapıyı oluşturmasına hız vermeyi planlıyoruz."

"Kazanılan Deneyimin Işığında Yerel Tarih Grupları Projesi" başlıklı bildirimde ise şu bilgiler veriliyor: "Tarih Vakfı'nın yerel tarih alanıyla ilgisi önce Kent Tarihleri Bibliyografyası, ardından Kent Tarihleri Nasıl Yazılmalı konulu bir sempozyum hazırlamakla başladı ve bu çalışmaların sonuçları 1994 yılında basıldı. 1999 yılında Rockefeller Vakfı desteği sağlandı.




BEYİN, ORHAN SİLİER

Projenin beyin takımından Orhan Silier adlı yönetici, "Ayrımların Yerel Tarih Çalışmalarına Etkisi" ni anlatıyor:


"Yerel tarih grupları oluşumunun ve çalışmalarının başarısındaki ikinci değişken, o kentteki insanların kendi tarihleriyle ilişkilerinde ortaya çıkan sorunların çözümü için uzlaşma kapasiteleri... Türkiye'nin son derece karmaşık bir etnik, dinsel, kültürel yapısı var. Son yüz elli yıllık demokratikleşme ve uluslaşma sürecinde bu 
bileşimin gerginlikleri devam ediyor. Dolayısıyla yerel tarih çalışmalarının bir diğer unsuru, böylesi bir tarihten gelen grupların birbirleriyle ilişkilerindeki esneklik, kapsayıcılık ve 'oyunun ortak aktörleri olarak bu oyunu en iyi biçimde oynamaya hazırlık dereceleri' oluşturuyor.

Anadolu'nun birçok kentinde yerel tarih çalışması aynı zamanda sivil toplum örgütlenmesi olarak etnik, dinsel kültürel farklılıklardan etkileniyor. Bazen ilk bakışta kişisel olarak görünen ayrılıklar ve tutumlar, ne kadar kapsayıcı, ne kadar karşılıklı anlayışı geliştirici ise o derece etkin bir yurttaş inisiyatifi, girişimciliği ortaya 
çıkabiliyor."



TOPLANTIDA İSTENENLER

Yerel Tarih Grupları Değerlendirme Toplantısı'nda İtalya'nın Toscana Bölgesinde yapılan çalışmalar hakkında bilgi verilirken, o bölgenin etnik yapısından hiç söz edilmiyor... Herhalde İtalyanlar kendileriyle ilgili etnik araştırmaya izin vermiyor...


Toplantıda, "Araştırmaların görsel malzemesini üretirken, mekanların ve insanların ele alınışında dışarıdan bir bakışla otantik olanı tespit etme anlayışı yerine, yerel dokunun ve insani dokunun karmaşık çeşitliliğini de kaydetmenin önemi" üzerinde duruluyor.


Kısacası, demek isteniyor ki, bulunduğunuz bölgede yaşayan Türk otantik kültürünün bizim açımızdan bir değeri yoktur. Önemli olan farklı kültürel özelliklerdir, Sizin araştırmanız gereken de onlardır...




KILAVUZ KİM?

Bilkent Üniversitesi'nden Dr. Selçuk Akşin Somel, yerel tarih araştırmaları için, gönüllülere kılavuz veriyor:


Buna göre, "Proje konusu, Aile tarihi, İkamet edilen binanın tarihi, Şehirdeki mekânsal ortamların, yani tarihi yapıların (cami/kilise/havra), caddelerin, kamusal kurumların (muhtarlık, okul) veya ekonomik birimlerin (işletme, dükkân, pastane, kahvehane, hamam, basımevi, yerel gazete vs.) incelenmesi, Şehirdeki derneklerin (güreş kulübü, Rizeliler Yardımlaşma Derneği vb.) tarihi, Şehirdeki insan topluluklarının (köyden şehre 
göçenler, eski yerliler, farklı kültürel gruplar vs.) araştırılması, Yerel gelenek ve göreneklerin incelenmesi" olabilir... Ancak, "Diğer taraftan her bir proje konusunun ele alınabileceği farklı düzlemler (fiziksel özelliklerin incelenmesi, toplumsal ilişkilerin niteliği, ekonomik özellikler, kültür, din gibi) mevcuttur."



YERELLİK-MERKEZLİK TARTIŞMASI

Dr. Akşin Somel, araştırma yapılırken, devlet kaynaklarına ve ulusal basın-yayına itibar edilmemesini istiyor:


"Yerel tarih araştırıcısı veya araştırıcı grubu tarafından seçilecek proje veya projelere ilişkin birinci elden orijinal kaynakların ulaşılabilirliği önemlidir. Bu çerçevede, yerelliği mümkün olduğu kadar yansıtan kaynaklara ağırlık verilmesi ve yerellikten uzaklaşan orijinal kaynaklardan ise imkân ölçüsünde uzak durulması

gerekmektedir. Zira orijinal kaynak dediğimiz şey, tarafsız bir aracı değildir. Daha önce de belirtildiği üzere devlete ait belgelerin kullanılması durumunda ağırlıklı olarak devletin yerele dair görüş açısı öğrenilir, ama yerelin kendi sesi duyulamaz. Bunun gibi, yerelliği yansıtmayan ve daha ziyade merkezi yansıtan
kaynaklardan elden geldiği kadar uzak durmak temel bir zorunluluktur. Merkezin bakışını yansıtan kaynaklar dediğimizde sadece devlet arşivindeki belgeleri değil, ulusal basını temsil eden gazeteleri, merkezi temsil eden kişilerin anılarını da eklemek gerekir."






Tarih Vakfı, ABD ve AB'nin istihbarat örgütlerine bağlı sivil (!) toplum örgütlerince fonlanan bir vakıftır. Bu ve diğer paravan vakıfların detaylı bağlantıları ve para ilişkileri için 
Mustafa Yıldırım'ın yazdığı "Sivil Örümceğin Ağında" 
isimli kitaba başvurabilirsiniz. 





6- ZİYONİST VE ERMENİ İLİŞKİSİ: Rockefeller Museum




7- DÜNYA ANITLAR FONU 2013


Dünya Anıtlar Fonu (World Monuments Fund) tehlike altında bulunan kültürel yapılar listesine bu yıl Türkiye’den sadece Kars’taki Mren Kilisesi’ni aldı.


1996 yılından beri, her iki senede bir tehlike altında bulunan kültürel değerlere dikkat çekmek amacıyla hazırlanan gözlem listesinde önceki yıl Türkiye'den Haydarpaşa Tren Garı, Büyükada Rum Yetimhanesi ve Gürcü Oshki Manastırı yer alırken 2013 listesinde sadece Kars’ın Digor bölgesinde bulunan 7’inci yüzyıla ait Mren Ermeni kilisesine yer verildi.


Dünya Anıtlar Fonu tarafından New York’ta yapılan basın toplantısında açıklanan listeye giren Mren Kilisesi’nin, Bizans ve Pers savaşları sırasında inşa edildiği ve yüzyıllardır atıl durumda olduğu kaydedildi.


Türkiye-Ermenistan sınırındaki askeri bölge içinde yer aldığı için sadece hükümetten alınan özel izinle ulaşılabilen Mren Kilisesi’nin Güney cephesinin çöktüğü, zorunlu olan sağlamlaştırma veya iyileştirme önlemleri alınmadığı takdirde tamamen göçme tehlikesi bulunduğuna dikkat çekildi.



8- Yukarıdaki World Monuments Fund ile Rockefeller : 

David Rockefeller Jr. Honored by World Monuments Fund...




___________________





SON ZAMANLARDA İSİMLERİN DEĞİŞTİRİLMESİ, ÖZERKLİK VERİLMESİ, ANADİLDE EĞİTİMİN İSTENİLMESİ, GAYRI MÜSLÜMLERİN MALLARININ "İADE" EDİLMESİ, ANDIMIZIN KALDIRILMASI, TÜRKLÜĞÜN TUKAKA OLMASI...

BUNLARIN HEPSİ TEK BİR ŞEYİ GÖSTERİYOR:
BİZİ ASİMİLE ETMEK VE BURADAN ATMAK İSTİYORLAR.
SEN ONLARIN UMURLARINDA BİLE DEĞİLSİN



HALA ANLAMAYAN VARSA 
YUH YANİ 

!!!!





___________________________